7 Kasım 2013 Perşembe

BAYRAM ROTASI


İstanbul’dan sabaha karşı 4 civarında yola çıktık. Amacımız öğle saatlerinde Çanakkale’ye varmaktı. Nitekim, trafik sorunu yaşamadan Tekirdağ’ı geçtik. Ancak sabaha karşı sis hızımızı kesti. Tekirdağ-Malkara-Keşan hattında yoğun bir sisle karşılaştık. Keşan’a vardığımızda sabah çoktan olmuştu, kahvaltı ve mola planımızı öne çektik.
Buradaki molanın ardından Keşan’dan Edirne-Çanakkale yoluna giriyoruz. Yolların çoğu bölünmüş ve trafikte rahat. Gelibolu ile birlikte Çanakkale Boğazı’na da giriş yaptık.

Gelibolu yarımadasına öğleden sonramızı ayırdık. Yoğun bir program eşliğinde bu kara parçasında kilometrelerce yol yapıp başlangıç noktamıza döndük. “Gelibolu yarımadası için bir gün ayırmalısınız” sözünün çok doğru olduğunu da gezimizin sonunda çok iyi anladık. Akşama yakın yemek ve konaklama için Kilitbahir’e gittik. Burada Yalı Caddesi’nde oturup karşı kıyıda ışıklarla daha da güzelleşen Çanakkale’yi izleyip boğazda seyir halindeki gemilere bakarak yemeğimizi yerken uzun zamandan beri ilk kez hayatın yavaş aktığına tanık olduk. O anda keyfimiz yerinde havanın kararmasıyla soğuktan korunmak için hırkalarımızı giydik, yüzümüzü denize döndük, hiç bir şey düşünmeden sessizce yavaş akan hayatın tadını çıkardık. Uykuya yenik düşünce de yakındaki bir pansiyona sığındık. Çanakkale’de pansiyonlar daha çok ev kiralama şeklinde çalıştığı için yatak odası, salonu mutfağı tamamen bize ait olan pansiyonda yorgunluğumuzu attık.   

Sabah kendimize gelip erkenden Kilitbahir’den Çanakkale’ye geçtik. Yarım saat arayla kalkan feribotlar da bayrama rağmen sıra yoktu. Feribota yerleşme, yolculuk ve varışı hesaba katınca 15 dakika olmadan karşıya geçtik. Hiç hesapta yokken Çanakkale’de arabayı park edip şehrin içine karıştık. İyi ki de böyle yapmışız; Burası tam da eski şehrin olduğu bölgeymiş, evleri, çarşısı, sokaklarıyla bizi hemen içine çekti. Pek bir sevdik Çanakkale’yi ayrılmak istemiyoruz, ancak İzmir bizi bekler. İzmir-Çanakkale yolunda ilk durağımız Truva. Yaklaşık 30 kilometre sonra kahverengi Truva levhasından saptık, 5 kilometre ilerleyince Truva Milli Parkı sınırları içine girdik.  

Geçen bayramda olduğu gibi bu bayramda da müze kart bizim en iyi yol arkadaşımız oldu. Müze kartımızla ücretsiz geçtiğimiz kapının ardından bizi keyifli bir gezip bekliyordu. Müze dükkanları içinde bol çeşidi ve yeterli metrekaresi ile en iyilerinden biri olduğunu düşündüğüm Truva’dan hediyeliklerimizi alıp yola koyulduk.

Yeniden İzmir-Çanakkale yolu üzerindeyiz. Hiç sapmadan ilerledik, Ezine’de durup meşhur peynirlerinin tadına baktık, elbette almadan da geçmedik. Sonunda Ayvacık’a geldik. Buradan Assos’a geçmek için iki alternatif var,  ya Ayvacık sapağı ya da buradan birkaç yüz metre ilerdeki Assos sapağı kullanılabilir. Buradan levhaları takip ederek bizi sonbaharın sıcak bir gününde karşılayan Behramkale köyüne ulaştık. Meydana arabayı park edip taşlı sokaklarında yürüyerek Athena Tapınağı’nın bulunduğu tepeye çıktık. Manzara süper, buradan Antik Assos Limanı’na tepeden görme imkanı var.

Hava kararmadan limana indik. Bayram kalabalığı Assos’u doldurmuş, deniz ılık, liman ve çevresindeki taş binalar harika.

Buradan ana yola çıkmak yerine sahilden Küçükkuyu’ya ilerlemeyi tercih ettik, oteller nedeniyle çok sık olmasa da deniz kenarında köylerin arasından yaptığımız yolculuktan çok memnun kaldık.

Küçükkuyu’dan, daha çok yazlıkçı mekanları diye anılan Altınoluk, Akçay, Burhaniye, Ayvalık, Dikili üzerinden geçip Aliağa’ya ulaştık, artık İzmir’de sayılırız. Bu bol molalı yolculuk sonucunda akşam 12’de eve varabildik. Ama buna değdi.

İzmir merkez olmak üzere Bayram boyunca günü birlik gidilecek birçok rota var. Foça, Alaçatı, Çeşme, Ildırı, Tire, Birgi gibi.

İzmir dönüşünde ise geliş yolunu takip edip Küçükkuyu’ya kadar geldik. Yol uzamasın diye buradan Assos’a uğramadan Ayvacık’a doğru hareket etme kararı aldık. Kaz Dağları’na tırmanırken doğa güzel ancak yol bölünmüş olmadığından önümüze düşen ağır vasıtalarla tahminimizden daha uzun bir yolculuk yaptık. Neyse ki kahvaltıda Çanakkale’ye vardık, oradan da kısa ve deniz manzaralı yol tavsiyesiyle Kavakköy’den anayolu terk ettik.  Şarköy’den geçip deniz kenarından yolculuğumuzu sürdürdük.  Ancak bizi bir sürpriz bekliyordu; Mürefte’den sonra içeri doğru kıvrılan yol bizi metrelerce yüksekliğe çıkardı. Uçmakdere tabelası bize bu keskin virajlı, daracık ve uçurumlu yolda hayli anlamlı geldi. Bir başka levhada ise buralarda yamaç paraşütü yapıldığını öğreniyoruz, işte sözün bittiği yerdeyiz.

Aşağı bakmakta zorlandığım, oldukça tenha ve tehlikeli yolculuğumuz da inişe geçip Kumbağ’da tekrar “karaya” ayak basınca “Maceralı” bir yolculuktu diye kendimizi teselli ettik. Sonra sırasıyla Kumbağ, Barbaros, Tekirdağ, Marmaraereğlisi, Silivri ve E-5 üzerinden eve vardık. Neredeyse toplamda 2.500 km’yi bulan Bayram tatilimizi burada tamamladık. Bu rota bizi çok memnun etmekle birlikte bazı yolları listemizden ilelebet çıkarıyoruzJ
 
YOL ÜSTÜNDE NEREDE DURULUR
Keşan çıkışındaki benzinlikte durulup kahvaltı edilir. Henüz acıkmadıysak Gelibolu’ya gelmeden Shell’in “Miller” isimli benzin istasyonunda durabiliriz, arkadaki hayvanat bahçesi de gezilir.

Küçükkuyu-Akçay yolu şehir içinden geçtiği için buralarda durmak mümkün. Ancak Akçay’dan sonra mola verecek yer bulmak zor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...